BirGün - Serhat Boztaş - 28 Kasım 2011
Halkların kardeşliğini savunalım
Mülkiyeliler Birliği, Edebiyatçılar Derneği ile Suriye Gazeteciler ve Yazarlar Birliği’nin ortaklaşa düzenlediği Suriye-Türkiye ilişkilerini ‘Sorunlar ve Tutumlar’ ana başlığında ele alan forumda emperyalist işgale karşı Ortadoğu halklarının birliği çağrısı yapıldı. Mülkiyeliler Birliği’nde 26-27 Kasım’da düzenlenen Forum’a Türkiye ve Ortadoğu’dan çok sayıda aydın, yazar, edebiyatçı ve gazeteci katıldı.
AKP MAŞALIK YAPIYOR
Edebiyatçılar Derneği Başkanı Gökhan Cengizhan, Türkiye Suriye halklarının bir biriyle hiçbir sorununun bulunmadığını, iki ülkenin yakın dönemlere kadar sorunsuz ilişkilerinin bulunduğuna dikkat çekti. Güncel gelişmelerin kaygı verici olup aydınlar, yazar ve gazetecilere önemli görevler düştüğünü söyleyen Cengizhan, AKP iktidarının AB ve ABD emperyalizminin savaş çığırtkanlıklarına çanak tuttuğunun altını çizdi. Cengizhan, sözlerini “AKP Suriye’nin bağımsızlığına yönelik uluslararası komploya maşalık yaparak komşumuzun bütünlüğünü tehdit ediyor. Türk halkı bu oyuna gelmemeli, bizler bütün baskıların Suriye’nin demokratikleşmesine yönelik değil, ABD ve AB’nin Ortadoğu’daki planlarına yönelik planının bir parçası olduğunu biliyoruz. Bu anlayışa karşı toplum olarak, yazarlar, gazeteciler ve akademisyenler olarak hayır demeliyiz. Halklar arasındaki dayanışma ve birliği güçlendirmeliyiz. Bizler her zaman Suriye’nin bağımsızlığından yanayız” şeklinde sonlandırdı.
SURİYELİ SAVAŞÇILAR SINIRDIŞI EDİLMELİDİR
Ahmet Abakay (Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı), Savaş çığırtkanlığı yapan siyasetçiler ve siyasi iktidarların aksine yazarlar, gazeteciler, aydınlara uluslar ve halklar arasında kardeşlik ve dostluk köprüleri kurma payesinin her zamankinden çok hissettiğini söyledi. Suriye de savaş bulutlarının dolaştığı bu günlerde daha birkaç ay önce Başbakan Erdoğan’ın Suriye Cumhurbaşkanı ile Şam’da bir araya geldiğini hatırlatan Abakay şöyle konuştu: “Ancak şimdilerde bizim başbakanımız, iktidar temsilcilerimiz Suriye ile savaş çığlıkları atanlarla birlikte ortak açıklamalar yapıyorlar. Ortadoğu’da ilahlar, emperyalist güçler kurban istiyor. Bu kurban Suriye. Oysa Suriye de, rejimi de 3-5 ay önceki aynı Suriye, aynı yönetim. Siyasetçiler yine halklar arasında savaşı kışkırtıyorlar. Başbakan Erdoğan, diktatör olan Esad’ın gitmesini, onun yönetiminin yıkılmasını Arap birliği üyeleri ile birlikte seslendiriyor. Oysa Türkiye’nin de destek olduğu, birlikte davrandığı Ara birliğini oluşturan savaş cephesi halinde tutum alan ülkelerin hiçbirinde demokrasi yok, insan hakları, kadın hakları, gerçek anlamda muhalefet partileri yok. Hepsi diktatörlüklerle idare edilen, petrol şeyhlerinin, ailelerin, aşiretlerin yönetimindeki ülkeler. Başbakan Erdoğan gerçekten diktatörlüklere savaş açacaksa, Öncelikle Arap birliği ülkelerine de aynı tutumu göstermeli. Bu ülkelerin, bu rejimlerin liderlerinin yönetimlerden çekilmesini istemelidir. Bu diktatörlere de aynı şekilde seslenmelidir. Türkiye komşusu Suriye ile savaşın tarafı ve kışkırtıcısı olmamalıdır. Türkiye’nin himayesinde bulunan Suriyeli silahlı savaşçılar sınırdaşı edilmelidir, sadece silahsız ve mağdur durumdaki Suriyeli sivil halka kapılar açık tutulmalıdır.”
HER ÜLKE KENDİ HAKKINI TAYİN ETMELİ
Faik Bulut (Yazar-Gazeteci), Mezopotamya halklarının 5 bin yıllık bir medeniyet ortaklığı bulunduğunu hatırlattı. Her iki ülke siyasilerinin tarafında olmadığını ancak Suriye’ye olası bir dış müdahalenin şiddetle karşısında olduğunu söyleyen Bulut şöyle konuştu: “Türkiye ve Suriye’de Kürtler de olmak üzere halklar kendi kaderini tayin etmelidir. Bir gazeteci olarak Türkiye gazetelerinin Suriye konusunda söz birliği etmişçesine aynı tutumu takınmalarını kınıyorum. Orada yaşananları Alevi-Sünni çatışmasıymış gibi yansıtmaları yanlış. Suriye’deki etnik tüm guruplar bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bir ulusu oluşturup, demokratik bir biçimde bir arada yaşamalarını istiyorum. Suriye’yi emperyalizme ve siyonizme karşı duruşunu sürdürdüğü müddetçe savunulmalıdır. Suriye yönetimi adına sivillere saldırıp katledenlerin de karşısındayım. AKP’nin Obama ile son görüşmelerinde Obama yönetiminden ‘Suriye konusunda bizim yanımızda ol Kürt halkına istediğin her şeyi yap’ denildi. Şu anda Türkiye AB emperyalistleri için Halep’te bir tampon bölge kurarak Suriye muhalefetini desteklemek için adımlar atıyor. Kendi halkını dikkate almayan her türden yönetimin sonu yıkımdır. Bu gün için Suriye’nin tek çıkar yolu da mevcut tüm muhalefete bağışlayıcı bir tarzda yaklaşarak onları yanına almak, tüm hakları tanımaktır. Böylece dış müdahaleye de bir set çekilebilir.”
SURİYE’DE AKIL DIŞI, MAŞA BİR MUHAZLEFET VAR
İlyas Murat (Suriyeli aydın ve yazar) son günlerdeki gelişmelerin çok mantıksız olduğunu, dünyada başını emperyalistlerin çektiği bir orman kanununun işlediğini belirtti. “güçlülerin zayıfları ezme, sömürü, değeri yok eden, şiddeti kışkırtan, ırkçılığı ön planda yaşadığımız dünya düzeni’nin yerine ‘bilgece ve insani değerlerin ön plana çıktığı bir sisteme ihtiyaç var’ diyen Murat şu noktalazra dikkat çekti: “Suriye’nin kalkınması ve gelişmesindeki baş engel Siyonist İsrail’dir. İsrail 1967 yıllarından beri uyguladı politikalar ve saldırılarla Suriye’yi emperyalizme teslimiyet ve NATO’nun planlarına yedekleme çabası güdüyor. Suriye ise buna karşı hep direndi. Türkiye halklarının da bu konuda iyi bir duruşu var. Biz Türkiye ve Suriye halkının barıştan ve diyalogdan yana tutumunu savunuyoruz. Evet Suriye’de de akıl dışı hareketleri olan ve maşa olarak kullanılan bir avuç muhalefet var. Yönetimin her türlü reform önerisine kendini kapatmış durumda. Öte taraftan haklı bir muhalif kesim de var. Onların sonuna kadar yanındayız. Sevgi ve hoşgörünün egemen olduğu bir dünya yaratma idealini sonuna kadar savunacağız.”
TÜRKİYE KENDİ BÖLGE HALKLARIYLA BÜTÜNLEŞMELİDİR
Hani Mendes (Lübnanlı gazeteci), Suriye Türkiye ilişkilerinin ‘müdahale’ noktalasına kadar gelmesini Türkiye’nin NATO ülkesi olması vesilesiyle uygulanan baskılar olarak değerlendirdi. Bu baskıların ‘Irak’a müdahale döneminde de olduğu gibi Türkiye’nin tarafsızlığını’ etkilediğini söyleyen Mendes, şöyle konuştu: “Öte taraftan Türkiye’nin model olarak Arap toplumuna uygulanması projesi var. Biz isterdik ki kendini demokratik olarak nitelendiren Türkiye, diktatörlüklere karşı gerçek bir tutum içerisinde olsun. Beklentimiz Türkiye’nin kendi bölge halklarıyla bütünleşmesidir. Fakat ne yazık ki esasta bölgemizde yenilen, gerileyen emperyalizmin yanında saf tutmuştur. Temennimiz bu toplantının emperyalizme karşı ortak bir duruşa vesile olmasıdır. Önerim bu toplantının ardından bölge halklarının çıkarlarını konu alan bir toplantı örgütlemektir.”
Nadiye Host (Suriyeli Yazar), da Türkiye’nin mevcut dış politikası ve ülkelerini de ilgilendiren kısmı dolayısıyla içlerinin kanadığını söyleyerek şöyle konuştu: “Bugün siyaset açısından kültürün önemi çok büyük ve bu uluslar arası siyasetse de şekil veriyor. Ne yazık ki bunu kötüye kullananlar bugün çoğunlukta fakat biz Suriyeli ve Türkiyeli aydınlar olarak emperyalizmin çıkarına hizmet eden ‘aydınlar’a meydan bırakmamalıyız. Yeni sömürgeciliğe karşı ilkesel, düşünsel, edebi bir duruş sergilemeliyiz. Sadece ekonomik ilişki olarak algılanan Suriye Türkiye ilişkileri aslında köklü bir kültürel içerik taşıyor. Bu değerlerimize sarılmalıyız.”