Çağdaş Gazeteciler Derneği Ankara Şubesi - Cemaat’e ‘silahlı terör örgütü’ demek gözü kararmışların zulmüdür

	Cemaat’e ‘silahlı terör örgütü’ demek gözü kararmışların zulmüdür
	22 Aralık 2014, Pazartesi

zaman.com.tr - 22 Aralık 2014

Cemaat’e ‘silahlı terör örgütü’ demek gözü kararmışların zulmüdür

Cafer solgun (Gazeteci-yazar): Hidayet Karaca, yönettiği TV'deki dizi yüzünden tutuklanan ilk medya yöneticisi oldu.

Kurtlar Vadisi de sırada mı acaba? İzlediğimden değil de söylenenlere göre Kurtlar Vadisi'nde daha çok silah, bomba ve derin örgüt muhabbetleri varmış... Hidayet Karaca, "mahkeme taraflı, ifade vermeyeceğim" demişti. Genellikle solculardan beklenecek bir tavır. Sn. Karaca'nın tutuklama kararına tepkisi de gayet devrimci: Hayali senaryo, hayali karar... Haksızlık, hukuksuzluklara tepki tarihinde Cemaat'i ilk defa sokaklara döktü. Mahkemelere tavır aldılar. Bence 14 Aralık'ın "olayı" budur... Cemaat için çok şey söylenebilir ama hiçbir delil ortaya koymadan "silahlı terör örgütü" demek gözü kararmışların zulmüdür. Zulme, zorbalığa, haksızlık ve hukuksuzluğa direnmek, insanlık onur ve haysiyetini savunmak görevimizden ileri gelen meşru bir haktır.
Basına darbeye tepkiler>>

Senaryodan terör örgütüne ulaşmak akıl dışı

Yavuz Baydar (Gazeteci-yazar): 2002'de demokrasi umutlarıyla iktidara gelen AKP, başta gazeteciler ve yargı mensupları olmak üzere saygın mesleklere ve sivil toplum kesimlerine dehşet yaşattığı 2014'te siyaseten yolun sonuna geldiğini ilan etmiştir. Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca örnekleri üzerinden yaşatılanlar, dibe sürüklenmenin en güçlü işaretleridir. Makale ve senaryolar üzerinden terör örgütü suçlamasına ulaşmak akıl alır gibi değil. Bu tıpkı, bir zamanlar Ahmet Şık'ın henüz yayınlanmamış kitabının sanal ortamda yani internette ‘kovalanması'; yakalamak ve el koymak için Radikal gazetesinin basılması kadar absürt, Kafka metinlerini hatırlatan bir durumdur. Yargının siyasete alet edilmesinin devamlılığı bir hazin boyuttur. İnsanlara dalga dalga eziyet çektirilirken, AKP'lilerin bunu kayıtsızca izlemesi ayrı bir hazin boyut. Tek umut, tüm baskılara rağmen doğruları sağdan veya soldan söylemekten çekinmeyen medyanın varlığını sürdürmekteki kararlılığıdır.

Hukuk ihlalleri bizi dünyada rezil ediyor

Şükrü Küçükşahin (Gazeteci-yazar): Ekrem Dumanlı'nın salınmasına hakikaten sevindim, fakat Hidayet Karaca için üzüldüm. Eğer bu gerekçelerle gözaltına alınmışlarsa, bu gazetecilik ve Türk demokrasisi için çok daha üzücü bir durum. Gazetede çıkan iki yazı için ‘gel bakalım seni gözaltına alalım bir' deniliyor; bu çok acı bir şey. Ayrıca Ekrem Bey'in gizli tanıklardan yakınmasını da çok olumlu buldum. Zira bu ülkede, son yıllarda bilhassa, gizli tanıklardan dolayı hukuk katliamları yapıldı, yapılıyor. Türkiye, artık bunlardan vazgeçmeli. Bu gibi hukuk ihlalleri, bizi dünyada rezil etmekten başka bir işe yaramaz.

İktidar düşmanca davranıyor, herkes tehdit altında

Ahmet Abakay (Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı): İktidar baştan beri düşünce, basın ve ifade özgürlüğü konusunda basına düşmanca davranan bir tutum içinde. Bu onların örneklerinden sadece birisiydi. Yıllardan beri basın üzerinde ağır bir otosansür iklimi var. Son polis yasası yargısız infazlara yol açan bir yasaydı. Herkes tehdit altında. Bizim için en büyük tehlike bu. Her vatandaş, her gazeteci bir faili meçhule uğrayabilir. Geçmişte de yargısız infazlarla evler basıldı, polis baskınlarında silah bulundu dendi. Silahları polislerin koyduğu anlaşıldı. Türkiye, evrensel yasaların hükümlerinden çok uzakta. Çok sıradan, yapay ve zorlama gerekçelerle insanlar içeride tutuluyor. Dizi ve haber yapmak, köşe yazısı yazmak gibi gazetecinin temel görevleri suç oldu.

Hepimizi içeri alsanız da bu hırsızlığın üstü örtülmez

Tayfun Talipoğlu (Gazeteci-TV programcısı): 17 Aralık'ta bildiğimizden çok daha fazlası var. Çünkü bu kadar yargıdan kaçınılmaz. Bu hırsızlık ve yolsuzlukla boşuna milleti içeri atıp, suç istınat edip çektirmenin alemi yok. Hepimizi içeri alsanız hepimizi stadyumlara doldursanız da yine de bu hırsızlığın üstü örtülmez. Yargılanmak zorundasınız, başka çareniz yok. Öyle bir ülke haline geldik ki, her gün farklı bir rezalet, her gün başka bir haksızlık. Ben buradan tüm arkadaşlara seslenmek istiyorum, kimseyi yaftalamadan yaşayın. Şimdi ellerinde bir şey de kalmadı. ‘Benim başörtülü bacım' diye bağırıyordu. Adliyenin önünde bir sürü başı örtülü bacı var. Bunlar adam değil mi; eşleri, çocukları içerideler.

Gazetecilere gözdağı veriliyor

İsmail Küçükkaya (Gazeteci): Bu haberi niye yaptınız, bu diziyi niye yayınladınız, bunu yapmanızın altındaki sebep nedir? Bu köşe yazısı yazılmadan önce gördünüz mü neden yayınlandı?” gibi soruların sorulması basın özgürlüğüne çok ağır darbedir. Siyasi görüşü ne olursa olsun gazetecilere bu tarz sorular sorulamaz. Bunlar gazetecilere sorulmaya başladığı an, basın özgürlüğünün sonu demektir. Sadece tutuklanan gözaltına alınan gazetecilere değil onun dışındaki gazetecilere gözdağı anlamına geliyor. Türkiye'nin geleceği açısından endişe ediyorum. Aslında Türk demokrasi’nin gelmiş olduğu kaygı verici nokta burası.